VI. Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Yaşanılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri Sempozyumu

Sempozyum ana temasının da dikkat çektiği ‘Dijitalleşme’ neden önemli? Neden bu konuda öz eleştiri yapmamız gerekir? Öz eleştiriden veya eleştiriden rahatsız olmamak neden gerekiyor? 100 sene önce Meşrutiyet olduğu dönemde, o dönemdeki Meşrutiyet tartışmalarından en önemli olanı muhalefetin gerekli olup olmadığı sorusuydu. O zaman bir İslam âlimi çıkıp diyor ki: “Muhalefet muvazene-i adalet unsurudur” diyor. Bu müthiş bir tespittir. 100 sene önce söylenmiş bir cümle. Yani muhalefet etmek adalet dengesini sağlar demek istiyor. Bunu Avrupa 2. Dünya savaşından sonra Hitler ortaya çıktıktan
sonra gördü.
Bizim Atalarımın bir sözü vardır. Osmanlı paşalarından birinin sözüdür:
“Bir ülke ya ilim ile yönetilir ya da zulümle yönetilir” diyor. Ya bilgiyle yönetilir ya da zulümle, korkuyla yönetilir. Hitler ne yaptı? Koskoca Almanya’yı düşünelim. Hegelleri çıkarmış, filozofları çıkarmış bir coğrafya. Birçok felsefeci çıkarmış. Almanya, Hitleri de çıkardı. Dönüşümü gerçekleştiren Avrupa Goethe gibi insanlar yetiştirdi örneğin. Ama bir taraftan da bakıyorsunuz Hitler’i neden yetiştirdi diye düşünüyorsunuz. Psikiyatri kökenli biri olarak bunun nedenini araştırdım. Burada ortaya çıkan bulgular ise şunlardı. Eğer bir toplumda özgürlük, özgür müzakere, serbest tartışma, muhalefet yoksa o toplumda öz eleştiri yoksa o toplumda insanın sürüngen, ilkel beyni devreye giriyor. Böyle olunca güçlülüğüne sığınıp, kendini güvende hissederek hiçbir şey yapmamaya başlıyor. Korkuyla yönetilen toplumlarda böyle oluyor. Otoriter, diktatör, baskıyla yönetilen toplumlarda insanlar korkuyorlar ve kendilerini kriz içinde buluyorlar.

Ülkelerin, toplumların gelişiminde eleştiri kültürü çok önemli. İşte son yaşanan Bartın faciasından yola çıkarak bu alanda özeleştiri yapalım istedim. Özeleştiri bizim kültürümüzün gereği. Yani ilimle ilerlememiz gerekiyor zulümle değil.
Sağlıkta çok güzel bir sağlık sistemi oluşturduk. Şu anda bakan yardımcısı olan sağlık bakan yardımcımız E – Nabız uygulamasını 2005’lerde başlatarak güzel bir çalışmaya imza attı. E – Nabız sisteminin içinde şimdi hangi ilacı hangi eczane nereye nasıl verdi her şey takip ediliyor. Sağlık sistemi çok hızlandı, halktaki talebin artmasına rağmen. Eskiden sağlıkta yaşanan zorlukları hepimiz biliyoruz. Talep armasına rağmen, maliyete rağmen dijitalleşme bu alana müthiş katma değer sağladı.
13 Mayıs 2014’te Türkiye’nin Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle yaşamını kaybeden 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan madencilik kazası sonrasında bu dijitalleşmeyi hayatımıza geçirmemiz gerekirdi. O zaman yapmadık, yapamadık. Özeleştiri yapalım diyorum. Onun için bakanlığımız bu konuda muhakkak buradan bir özeleştiri yapmalı.
Kriz kelimesinin içerisinde iki anlam vardır; birincisi tehdit, tehlike anlamı, bir de fırsat anlamı vardır. Bartın olayında devlet bu krizi en güzel şekilde çözüyor, bütün ailelere yardım ediyor evet, sahip çıkıyor kriz çözme konusunda başarılıyız doğru… Ama krizi önleme konusunda da aynı başarıyı göstermemiz gerekiyor. Bunun için de bu dijitalleşmenin kömür ocağında hangi metrede, gazdaki hangi basınç değişikliği, metan gazı nerede, nasıl biriktirdiğini saat gibi takip eden dijital bir sistemin kurulması lazım.
Bu sistem kurulduğunda ve eğer tıkır tıkır işletildiğinde olası bir risk, tehlike halinde oradaki iş sağlığı güvenliği uzmanı da hata yapamaz. Kurulan bu sistem insan hatalarını da minimize ediyor. Bunun için ileride birçok meslek hatta dijital sistem o hale gelecek ki bir müddet sonra bu dersleri meta verse olarak yapacağız. Toplantılarımıza kendi avatarlarımızla dahil olacağız. Burada konuşur gibi konuşacağız görüyor gibi göreceğiz. On sene sonra birçok eğitim sistemi bu şekilde olacak. Yani dünya bu yönde gidiyor, bakanlığımız da bu yönde hızlanmalı. Gerekli bütçeler ayrılsın ve maden ocakları bu sıkıntıdan kurtulsun. İnşallah bu bir fırsat, tehlike değil de bir fırsat olarak değerlendirilir.
Aynı acıyı bir daha insanlarımız, anneler, babalar ya da eşler yaşamasın. Kadınlar eşlerini gönderirken maden ocağına daha içleri rahat gönderir. Hatta gelirken bir karikatüre rastladım çok manidar ve üzücü. Maden ocağına giden eşine karısı soruyor ‘Akşama ne yemeği yapayım’ diye... O da ‘Eğer dönersem dolma, dönmezsem helva yap’ diyor. İşte evlerinden çalışmaya bu duygu ve düşüncelerle çıkmasın insanlar…
Bu gibi bilimsel toplantılar ve çıktıları sistemlerin iyileşmesine projeksiyon tutacaktır. Önemsenmelidir. Bakanlığımızın bu konudaki çalışmalarını biliyoruz ama biraz daha önem vermelerini arzuluyoruz.
İş sağlığı ve güvenliği hizmetinin de rayına oturmadığını söyleyebiliriz. Mühendislik mi değil mi o bile belli değil şu anda! Ülkemizde İş Sağlığı ve Güvenliği uzaktan eğitimle verilebiliyor. Bu olamaz… Uygulaması olmayan İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimi uzaktan verilmemeli, açık öğrenimden kaldırılmalı.

 

 Yayın Tarihi: 2023

ISBN: 978-605-9596-74-9

Baskı sayısı: 1. Baskı

Dil: Türkçe

Sayfa sayısı: 152

Yayınevi: Üsküdar Üniversitesi Yayınları